İple çektim Türkiye`ye gitmeyi kitap alacağım diye..
İstanbul`da ikinci günün gezisinde solugu kitapçıda aldım.
İlk aldığım kitap tabi ki İclal Aydın`ın " İki Cihan Kafes" kitabıydı..
İçinde benim için bir sürpriz vardı.. Öyle demişti İclal hanim bana gönderdiği bir mesajında.
Kitabi elime alıp parasını ödemeden ilk önce resmini çektim.
Parasını ödeyip hızlıca sayfaları karıştırdım. Karşıma çıkan sayfada " Samire`nin bir dişi yoktu artık. Kıvırcık, uzun saçlarını iki örük yapıyor, beyaz bir yemeniyle kapatıyordu. Kara saçlarını kimse görmesin istiyordu." Yüzümde kocaman bir gülümseme, içimde farklı bir heyecan..
Sevgili İclal hanim`ın bana bahsettiği sürprizi Fotografik Hatıralar blogunun sahibesi sevgili Ülkü hanimin instargam sayfasından öğrenmiştim, şimdi kitabı elime alınca canlı görmek ayrıca mutlu etmişti beni.
Kitabin arka yüzdendeki
" Zorba , İtaatkarın üzüntüsüyle beslenir...
Sevgin direğimiz, üzerimize saldığın korku çatımız olmuş meğer.
Mutsuzluğumuzdan örülü bir devlet yaratmışsın hepimize. Sen en çok beni severdin ya.
En çok beni köle yapmışsın kendine...
Samire, Yaşar, Lorin. Birbirlerinin gölgesinde saklanan, birbirlerinin masalını yazan üç küskün kadın.
Yaraları doğuştan, lanetleri miras..
Yalnızlığın kuyusunun başından ayrılmadan, kaderlerinin yankısını dinlediler..
Her masalın sonu gece degildi elbet.Üç, ikiden ve dahi birden iyiydi.
Ve her yanlışın doğrusu kendi içinde gizliydi.
Kanadı kırık üç kadın, ödedikleri ağır bedellerin karşılığını, içinde çırpınıp durdukları, kapısı açık olsa da çıkıp gidemedikleri gölge kafeslerinde bekledi.
İhtiyaç duydukları inanç, temize çekecekleri geçmişte saklıydı."
Eminönü`nden Güngören`e giden otobüsün arka koltuğunda otururken okumuş, kitabın üzerimdeki ilk etkisini yaşamıştım.
Mutluydum, yüzümdeki gülümsemeyi otobuste herkesten saklamaya çalışsam da oglumdan saklayamamıştım.
Onun " Anne,çok mu sevindin" diye sorusuna " Evet ogluşum hemde çok" diyerek onun gözündeki mutluluga da sebep olmuştum..
Yogun geçen yaz tatili boyunca okuma fırsatı bulamamıştım. Bulunca da ertelemiştim.. Hani çok sevdiğin şekerin bitmesini istemezsin onu okşar, koklar, kagıtını acar sonra geri kapatırsın ya aynen onun gibi kitabı elime alıp bir iki sayfa okuyup kaldırıyordum.
Samire`yi, Lorin`i, Yaşar`i tek tek dinlemek, yaralarını tek tek sarmak istemiştim.
Kışı beklemiştim.. Texsas Austin`de ne kadar kış olur ki... Bu kitap çıtır çıtır yanan odun sobasının kenarında oturup, pelüş battaniyeye sarılıp, sıcak çayı yudumlayıp, gelincik desenli küçük kasedeki kavrulmuş fındıktan ara sıra azgına atıp, kafanı uzatıp dışarıdaki lapa lapa yağan karı izleyip, ayracın koyulduğu sayfayı açıp "Gözlerinden akıyordu kadri bilinmemişlik" başlığından devam etmek isterdim..
5 senede olmayan soğuk yaşandı, kar yagdı Austin`de. Odun sobam yoktu, pelüş battaniyem, sıcak çayım vardı kar lapa lapa yagmasa da, ayraç Bir Cihan Kafes`in sayfalarında dolaşıyordu.
Soğuk yüzlü, endişeli Yaşar`ı battaniyeme sardım, Lorin`in yalnızlığını, perişan halini, aldanmışlığını, yenik düşmesini geceni karanlığına sakladım okudum.
Susmuş, yıllarca içine acı biriktirmiş, kimseye şöyleme cesareti bulamamış, saçlarını sevgisiz yuvada ağartmış Samire`yi içimde sakladığım küçük bir kız çocuğu ile tanıştırdım dizine yatıp masal anlatsın mutlu olsun diye..
Hiç masal bilmeyen Samiren`in dizlerine yatıp, uydurulmuş masalları dinleyip,eksik sevgisini onda tamamlamış masum çocuk Kaan`ı ise alıp bağrıma basıp sevesim geldi sayfalarda....
Çoğu zaman yatağımın başucunda, bazen oturma salonundaki kanepenin üzerinde, sehpada bir kahveye, bir fincan çaya eşlik etti bu kitap..
İnstagram sayfalarında İstanbul manzaralı Bir Cihan Kafes resimlerini çok kıskanmış olduğumdan olsa gerek cogu zaman nedense İstanbul desenli ortunun serili sehpanın olduğu odada okumak istedim bu kitabı.
Ayrı bir etkisi vardı sanki..
Okurken çoğu zaman kızıyordum :
Aşka susamış Lorin`e sunulmuş bir sahte aşka..Dorukla Lorin`in yavan aşkına..
Annesini hızla geriye çekip çocuklaştıran kızını aynı hızla ileriye itip yaşlandıran Yaşar`ın yoluna yine de yıllarca sevmediği annesi ışık tutmuştu.
"Samire karanlıkta bir mucizeydi.." Darda kalan ailenin son anda gelen kahramanıydı..
"Kendiliğinden gelen bir adalet gibiydi ...
Bir kelebek gibi gitti... "
son cümlesiydi Bir Cihan Kafesin..
Bir Samire olarak arkamdan böyle denilmesini isterdim..
Mucize, adalet, susmuş, sevgi dolu bir kadındı denilir belki de bir gün ben de uçup giderken.
Yarın kışın son günü, İlkbaharın ilk günü..
Elimde ismimin geçtiği bitmiş bir kitap..
İstememiştim bitmesini ama ilk baharın miss kokusu, geleceğe umutla bakan tomurcuklar, yeşillenmeyi bekleyen dallar " bitenin ardından daha güzelleri gelir sen devam et` mesajı verir gibiydi..
Beklemek, daha nice güzel yayınları görmek için sabırsızlanıyorum..!
Kitabı önceden bitirmiş, bu postu yayın için Martın 22 yazmış olsam da , yayın gününü Bir Cihan Kafes`in okuyucuya kavuşmasının 1. yıl dönümüne kadar yani bu güne kadar beklettim.
Şimdi artık yayında.
Kaleminize, gönlünüze, elinize sağlık olsun İclal hanım..
Böyle güzel sürpriz için de ne kadar teşekkür etsem azdır..
İsmim belki de bir kitap da geçti ama o yazarlar beni hiç tanımadan yazdı..
Bir yazarın beni az da olsa tanıyarak İsmimi kitabının baş kahramanından birine vermesi beni onure etti..
Güzel kalpli yazar Bir Cihan Sevgi gönderiyorum size..
Ve dilegim bu cihanlar büyüsün, ve daha nice güzel cihanlar yayınlansın.
Teşekkürler İclal Aydın..
No comments:
Post a Comment